31 Temmuz 2014 Perşembe

Her bayram olduğu gibi gazete manşetleri yine aynı….


Bayram tatilini tamamladık, trafik pek çok yerde  durma  noktasına geldi ve  yollar da tatil süresi içinde  denetimler sıkı bir şekilde yapılsa bile bir işe yaramadı.  Yine bize bir şey olmaz dedik ve yine yol kurbanları gazete manşetlerindeki yerini aldı. Yine dikkat etmedik, yine hızımızı artırdık, yetişmek için gaza bastık, hatalı sollamalar yaptık, radar yoksa gideriz dedik, yorgun uykusuz araç kullandık. Sonuç, aynı manşetler ve  aynı haberler yine yayınlandı. Basın 1-2 gün daha haber yapar ve  unutulur gider, bir sonraki bayram yine aynı tekrar…
Kaza demeye devam ediyoruz ve her gün, her bayram aynı manşetler gazetelerde yerini alıyor! Biz trafik kazası demiyoruz çünkü “kaza” kelimesi baştan affetmeyi öngörüyor. Oysa yaşananların hepsi dikkatsizlik ve sorumsuzluk nedeni ile meydana geliyor.  Kırmızı ışıkta geçerseniz, bir çarpışmaya neden olursunuz, hızınızı kontrolsüz  şekilde artırırsanız, istenmeyecek sonuçları ortaya çıkarırsınız.  En basit önlem olan emniyet kemerinizi takmazsanız, çarpışma sırasında  yaralanma ya da ölüm riskini %40-%65 oranında artırırsınız. Birisine çarpıp kaçarsanız “bir insanın yaşam hakkını elinden alırsınız”. Yani tüm bunlar öngörülebilir sonuçlar o zaman neden hala “kaza” diyoruz.
Doğan haber Ajansının haberine göre 25-30 Temmuz tarihleri arasında meydana gelen trafik çarpışmalarında 109 kişi hayatını kaybetti, 852 kişi de yaralandı. Bu rakam sadece olay anındaki kayıpları kapsıyor, hastanede ya da daha sonra hayatını kaybedenler bu rakama dahil değil ve uzmanların gerçek rakamın 3 katı olduğunu söylüyor. 
25 Temmuz Cuma: 10 kişi öldü, 75 yaralı.
26 Temmuz Cumartesi: 17 kişi öldü,
107 kişi yaralandı.
27 Temmuz Pazar (Arife): Aralarında 4 kişinin yaşamını yitirdiği İstanbul’daki halk otobüsü yangınının da yer aldığı onlarca kazada ise 20 kişi öldü, 133 kişi yaralandı.
28 Temmuz Pazartesi (Bayramın 1’inci günü): 18 kişi öldü, 380 kişi yaralandı.
29 Temmuz Salı (Bayramın 2’nci günü):
23 kişi öldü, 75 kişi de yaralandı.
30 Temmuz Çarşamba (Bayramın 3’üncü günü): Dönüş çilesi başladı, kazalarda da can kayıpları oldu. Dün saat 17.00 sıralarına kadar meydana gelen kazalarda 21 kişi öldü, 82 kişi de yaralandı. DHA
Resmi rakamlara göre 109, uzmanların görüşüne göre 327 kişi yok olup gitti. 852 kişi de yaralandı, bir de yaralıların içinde hayat boyu kalıcı sakatlıklarla baş edecek olanlar var. Fevr’in  (Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu) yapmış olduğu bir araştırmaya göre,  yaralanmalı çarpışmalarda, her yıl kayıp sayısı kadar, kalıcı sakatlığa maruz kalan  ve ömür boyu sakatlıkları baş etmeye çalışarak, hayata tutunmaya çalışan mağdurlar oluşuyor. Yani bu bayram için 327 kişi de kalıcı sakatlıkları ile hayatına devam edecek. Aynı araştırmada, trafik çarpışmasında yakınını kaybedenlerden, ilk 3 yıl içinde  1/3 oranında intihar, %62 oranında kalıcı travma gözleniyor. Bir de çarpışma sonrası yaşanan yargı, sigorta ve rehabilitasyon süreci bulunuyor.   Bunların hiçbiri göz önüne alınmıyor, bu insanlar çarpışma sonrasında ne oluyor? Nasıl haklarına ulaşmaya çalışıyor? Haklarına ulaşabiliyor mu? Bütün bu sorunlarla baş edebilecek güçleri kaldı mı?  Sadece gazete manşetlerinde kalıyor ve unutulup gidiyor, insanlar yıllarca mahkemelerde uğraşıyor ya da baştan “nasıl olsa bir şey olmayacak” diyerek dava bile açmıyor.
Kimdir Trafik Mağdurları?
Trafik mağdurları, trafik çarpışmaları sonucu oluşan çok büyük bir topluluktur. Din, dil ve ırk ayırt etmeden, genç yaşlı dinlemeden, ölen, yaralanan, sakat kalan ve geride kalanlar topluluğu. Dünyada, ülkemizin her tarafında ve neredeyse artık her evde…
Resmi olmayan rakamlara göre ülkemizde, yılda 10.000 kişi yollarda hayatını kaybediyor ve binlerce kişi de yaralanıp, kalıcı sakatlıklarla hayatına devam ediyor. Trafik Kazalarını Önleme Derneğinin araştırmasına göre Türkiye’de her 11 aileden biri trafik mağduru.
Trafik çarpışmaları ve çarpışma sonucu yaşanan sorunları oluşturan etkenler ahtapot gibi pek çok koldan oluşuyor. Bu sorunun ilgili kurumları da her bir aşamada farklılık gösteriyor. Trafik mağdurları, çarpışma sonrası her kurum ile ayrı ayrı uğraşmak ve hakkını aramak için çaba göstermek zorundadır.
Çarpışma olduğu anda hemen acil yardım gerekmektedir. Bu anda Trafik Mağdurları Sağlık Bakanlığı ile karşılaşır. Ambulans ve acil yardım sonrasında hastane tedavisi gelir. Ölümlü ve yaralanmalı çarpışmalarda polis soruşturması yapılır ve polis çarpışma dosyasını hazırlar, polis geldiği andan itibaren trafik mağdurları İçişleri Bakanlığı ile muhataptır.
Polis soruşturması bittikten sonra yargı süreci başlar ve trafik mağdurları Adalet Bakanlığı ile karşı karşıya gelir. Bu arada sigorta şirketleri devreye girer. Eğer çarpışmada yol kusuru varsa Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Belediyeler de trafik mağdurlarının muhatabı olur. Trafik çarpışmalarında en büyük sorun, çarpışma sonrasında yaşanan ve ödül gibi cezalarla sonuçlanan, mağdurların mağduriyetini daha da artıran yargı sürecidir.
Genelde yanlış yorumlanan kadermiş anlayışı, yargı sürecinde hala devam etmekte, giden gitmiş, kalanı kurtaralım düşüncesi, dava sürecinin her aşamasında kendisini göstermektedir. Özellikle “çarpıp-kaçma” artık bir alışkanlık haline gelmiş ve hakim takdirinde bir karar olduğu için de, basit bir trafik davası olarak görülmeye devam etmektedir. Gelişmiş ülkelerde çarpıp kaçmak, “yaşam hakkı ihlali” olarak yargılanmaktadır. Oysa çarpıp kaçmak bir kaza değil, bilinçli olarak bir insanın yaşam hakkını ihlal etmektir. Hukuk davasında çıkan tazminatlar ise hiçbir yaptırımı olmadığı için, zaman aşımı sonunda ödenmeden yok olup gitmektedir.
Çarpışma sonrasında alınacak ve alınması gereken rehabilitasyon ve psikolojik destek sürecinde de, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı devreye girer. Bir de çarpışma sonrası sakatlıklar vardır.
Uzun, yıpratıcı ve çözümsüz bir süreçtir trafik mağdurlarının yaşadığı. Haklarımızı, bu haklara nasıl ulaşacağımızı, davamıza nasıl sahip çıkacağımızı ve haklıyken nasıl haksız duruma düşmeyeceğimizi hala bilmiyoruz. Bizim için yani Trafik mağdurları için yargı süreci kararları en önemli sorunlarımızdan birisidir.
Yollarımız eskisi gibi değil, gelişmiş ülke standartlarında yollarda araç kullanıyoruz ama sistemimiz, düşüncemiz, kendimize ve karşımıza saygımız henüz gelişmiş ülke standartlarında değil ve bu dengeyi sağlayamadığımız takdirde ne yazık ki her gün yollarda kaybetmeye devam edeceğiz. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder