12 Kasım 2014 Çarşamba

Her gün yollarda teker teker ölüyoruz ve yaralanıyoruz. Toplu ölüm ve yaralanmalar olduğu zaman dikkati çekiyor ve gündeme giriyoruz.



Biz her gün yollarda taksit taksit ölüyoruz ve yaralanıyoruz, gazete manşetlerine,  istatistiklere giriyoruz, toplu ölüm ve yaralanmalarda da gündem oluşturuyoruz. Gündemin etkisi ile kısa süreli denetimler, acil ve günü kurtaracak çözümler yaratıp yine yolumuza devam ediyoruz. Her yıl kasım ayının 3. Pazarı trafik mağdurlarını anma günü.  Yollarda hayatını kaybeden ve yaralanan milyonlarca insanımızı  sevgi ve saygı ile anıyoruz.

Bir yaşam  kaybının maliyeti  1,8 Milyon Euro
2013 yılı için AB ülkelerinde, karayolu trafik ölümleri ve yaralanmalarının yıllık sosyoekonomik zararının yaklaşık 250 milyon Euro olduğu tahmin edilmektedir. Bir yaşamın kaybının maliyeti ise 1,8 milyon Euro olarak verilmektedir.(1) Karayolu ölüm ve yaralanmalarının ortaya çıkardığı zararın büyüklüğü çıkan rakamlardan anlaşılmaktadır.
-2013 yılında Avrupa’da resmi kayıtlara göre 26.025 kişi yaşamını yitirirken 300.000’nin üzerinde kişi de yaralanmıştır. Ülkemizde resmi rakamlara göre 3.685 kişi yaşamını yitirmiş, 274.829 kişi de yaralanmıştır. Hayatını kaybedenlerin sayısı sadece olay anındaki kayıpları kapsar, hastane ve sonrasında gelen kayıplar bu rakam içinde değildir.
-Trafik Genel Müdürlüğü’nün 1998 yılında trafik çarpışmalarının maliyetlerini belirlemek için yaptırdığı çalışmada Türkiye’de trafik çarpışması maliyetleri tutarı 2,8 milyar TL ve milli gelire oranı %2.2 olarak hesaplanmıştır. 2013 yılında sadece maddi hasarlı trafik çarpışmalarının maliyetinin ortalama 4 milyar dolar seviyelerinde olduğu açıklanmıştır(2).
-Ülkemizde resmi olmayan rakamlara göre her yıl 10.000 kişi yollarda hayatını kaybetmekte, 250.000 kişi de yaralanmaktadır. Hayatını kaybeden her kişinin yanında yaralananlardan biri de kalıcı sakatlıklarla hayatına devam etmektedir. Türkiye’de her 11 aileden biri trafik mağdurudur. Güvenli bir karayolu sisteminin ana amacı, ölüm ve yaralanmalara yol açmayan, hata riskini en aza indiren bir karayolu ulaşım sistemi kurmaktır. 

Kayıplar sadece rakam değil can!
Trafikte meydana gelen ölüm ve yaralanmalar sadece bir rakam ya da istatistik değildir. Trafik mağdurlarının hepsi gerçek insanlar ve yaşananlar gerçek aile trajedileridir. Trafik çarpışması sonucu bir yaşamın kaybının ardından, geride kalanların da kayıpları çok fazladır.   Ailesi, arkadaşları, okulu, işi, sosyal çevresi ve ülkesi de onu kaybetmiş olur.

Ortalama hızı düşür, trafik çarpışmalarını azalt
Hız, trafik çarpışmalarında ölüm ve yaralanmalara neden olan çok önemli bir trafik ihlalidir. Ölümle sonuçlanan her 3 trafik kazasından birinin aşırı hızdan kaynaklandığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından açıklanmıştır. Trafik çarpışmalarının %13’ü hız nedeni ile meydana gelir ama ana nedeni hız olmasa bile, hızın yüksek olması ölüm ve yaralanmaları ortaya çıkarır.  Özellikle, engelliler, yaşlılar,bisikletliler ve savunmasız  yol kullanıcıları yani yayalar söz konusu olduğunda her çarpışma telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.
- 30 km/saat ya da daha düşük hızda giden bir araç çarptığında bir yayanın hayatta kalma
olasılığı %90 iken, aracın saatte 45 km hızda olması halinde bu olasılık %50’ye düşmektedir.
- Saatte 80 km hızda giden bir aracın çarpması halinde ise yayanın hayatta kalma ihtimali
hemen hemen yok gibidir.

1. ETSC (Avrupa Ulaşım Güvenliği Konseyi) 2014 değeri.
2. Yrd. Doç. Dr. Banu Özgürel, Yaşar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölüm Başkanı, 17 Şubat 2014

- Hızın %10 arttırılması çarpma etkisini %21 arttırmaktadır.
Yüksek hız, araç içinde bulunan güvenlik önlemlerinin ve sürücü kabiliyetinin çarpışmayı önleme olasılını da düşürmektedir. Araştırmalar, ortalama hızın %5 yani 100 km/saatten 95 km/saate düşürülmesiyle, ölümle sonuçlanan trafik çarpışmalarında %18,5 azalma, ciddi yaralanma ile sonuçlanan çarpışmalarda ise %14.3 oranında azalma olduğunu göstermektedir.

Biz trafik kazası demiyoruz çünkü “kaza” kelimesi baştan affetmeyi öngörüyor. Oysa yaşananların hepsi dikkatsizlik ve sorumsuzluk nedeniyle meydana geliyor yani “öngörülebilir”. Kırmızı ışıkta geçerseniz, bir çarpışmaya neden olursunuz, hızınızı kontrol edemeyecek şekilde artırırsanız, istenmeyecek sonuçları ortaya çıkarırsınız ve birine çarpıp kaçarsanız “bir insanın yaşam hakkını elinden alırsınız”. O zaman neden hala “kaza” diyoruz!  Hız, emniyet kemeri, kask kullanılmaması, kural ihlalleri, cep telefonu, alkol/uyuşturucu kullanarak araç kullanmak ve insan hatasından kaynaklanan pek çok neden, çarpışmalarda ölüm ve yaralanmalara neden oluyor. Denetimler düzenli ve yeterli yapılmamakta, trafik kural ihlalleri ile ilgili verilen cezalar 3-4 yılda bir af ile silinmekte, yargı sürecinde “hız” ihlali ve kural ihlalleri dikkate alınmamaktadır. Bütün olumsuzlukların çözümlenmesi için karar vericilerin trafik çarpışmalarda yaşanan olumsuzlukları, etkilerini, çarpışma sonrasında mağdurların yaşadıkları sıkıntıları bilmeleri, yol ölümleri ve yaralanmalarını azaltmak için gerekli yasal düzenlemeleri çıkarmaları gerekmektedir.

Trafik Mağdurları Olarak Taleplerimiz
1.Etkin bir mobilite ve yaya merkezli bir ulaşım  istiyoruz. Yaşlı, engelli, çocuklar ve savunmasız yayalar için  yollarda güvenlik istiyoruz. İsveç’de uygulanmış ve başarıya ulaşmış olan Sıfır Vizyonu uygulayarak karayolu ölüm ve yaralanmalarının durdurulmasını, yol güvenliği projelerinde, trafik çarpışmaları, ölüm ve yaralanmaların olmaması için tüm koruma önlemlerinin teşvik edilmesini ve çalışmaların tamamlanmasını istiyoruz. 
2.“Çarpışma sonrası etkilenme”nin artık dikkate alınmasını istiyoruz. Çarpışma nedeni ile yaşanan acı kayıplar, yaralanmalar ve sakat kalmalar, mağdurların ve mağdur yakınlarının yaşam kalitesini düşürüyor. Çarpışma sonrası, özellikle yargı safhasında verilen/alınan cezaların yetersizliği, mağdurların acıları ve kayıplarının yanında haklı olduklarını ispatlama/kanıtlama çabaları, adalet ve sigorta kurumları ile yaşanan iletişimsizlik, ortaya çıkan sorunların çözümsüz kalmasına neden oluyor.  Yol güvenliği ile pek çok çalışma yapılırken trafik mağdurları tek başına kalmaktadır. Trafik Mağdurları için Soruşturma, Kovuşturma ve Destek Hizmetleri, Sağlık Sektörü karayollarında yaranmalı ve ölümlü çarpışmaları azaltmak için ön ayak olmalı ve bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınmalıdır.
3.Kurumlar arası iletişim istiyoruz. Sağlık, emniyet  ve adalet Kurumlarının, yol güvenliği programlarında trafik çarpışması sonrası yaşanan sorunları dikkate alması, bilgi paylaşımının sağlanması  ve gerekli yasal düzenlemelerin çıkarılmasını istiyoruz. Emniyet ve hastaneler arasındaki iletişimin daha etkin olmasını,  verilerin daha hızlı toplanmasını istiyoruz.
4.Devlet tarafından, çarpışma sonrası bakım hizmeti desteğinin verilmesini istiyoruz. Karayolu ölüm ve yaralanmalarında mağdurlara ve yakınını kaybetmiş ailelere tıbbi yardım ve rehabilitasyon döneminde orta ve uzun dönemli bakım hizmeti verilmesini istiyoruz.
5.Trafik çarpışması sonrasında ödül gibi cezaların verilmemesini ve adil yargılamanın yapılmasını istiyoruz. Trafik mağdurlarının da şiddet ve suç mağdurlarıyla aynı oranda dikkate alınmasını istiyoruz. Dava soruşturmalarının daha titiz ve adil yapılmasını, maddi ve manevi tazminatların, ceza davasını beklemeden, 1 yıl içerisinde mağdurlara ödenmesini istiyoruz. Sanık tarafından ödenmesi gereken manevi tazminatların ödenmemesi durumunda kamu alacağı sayılmasını, ödenmeme durumunda da  hapis cezasının getirilmesini istiyoruz.
16 Kasım 2014 Trafik Mağdurlarını Anma Programı

Yer, İstanbul, Bağdat Caddesi, Şaşkınbakkal Trafik Işıkları, Kazım Kulan Pasajı Önü
Saat, 14.30-15.30
Program
14.30 Toplanma
14.45-15.00  Çarpışmaya neden olan faktörlerin canlı mankenler ile trafik içerisinde yer alması 
15.00-15.30  Basın açıklaması

Yer, Ankara, Tunalı Hilmi Caddesi, Kuğulu Park İçi
Saat 11.30-12.30 
Program
11.30 Toplanma
11.45-12.00  Çarpışmaya neden olan faktörlerin canlı mankenler ile trafik içerisinde yer alması 
12.00-12.30  Basın Açıklaması, Trafik Güvenliği Platformu Broşür Dağıtımı



2 Kasım 2014 Pazar

Taksit taksit ölüyoruz yollarda…

Biz her gün yollarda ölüyoruz, teker teker ve  taksit taksit.
Toplu ölümler olduğu zaman dikkat çekiyoruz.
 Isparta yalvaç 17 kişi hayatını kaybetti, o zaman gündemde yer buldu.  Oysa 25 kişilik araca 70 kişi biniyormuş, o gün 46 kişi binmiş. Freni patlamış, yolcular tarım işçileri, mecbur binecek, ekmek parası çünkü.
 Bu gün Kayseri, Bünyan İlçesinde tarım işçilerini taşıyan kamyonet, karşı yönden gelen başka bir kamyonetle çarpıştı.  2 kişi öldü, 11 kişi yaralandı.
Aksam saatlerinde başlayan kar yağışı sebebiyle Ilgaz Dağları'nda karayolu buzlanmış, buzlanan yolda 1 kamyon, 1 minibüs ve 5 otomobil birbirine girmiş, Çankırı'nın Atkaracalar ilçesi yakınlarında 2 kişi ölmüş, 6’sı ağır  16 kişi yaralanmış.
Biz taksit taksit yollarda ölüyoruz. İki gün gündemde yer alıyor , denetimler başlıyor ve sonra yine bitiyor ama biz ölmeye devam ediyoruz. Emniyet Gene l Müdürlüğünün resmi rakamlarına göre yollarda  3.685 kişi hayatını kaybetmiş ama bu sadece olay anındaki kayıpları kapsıyor.  Uzmanlar gerçek rakamın 2.5 katı olduğunu söylüyorlar. Yani en az 10.000 kişi yollarda hayatını kaybediyor.
FEVR Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonunun  2013  verilerine göre Karayolu trafik ölümleri ve yaralanmaları yıllık 250 milyon euro’ya denk olduğu tahmin ediliyor. Güvensiz yolların zararı 2014 ETSC verilerine göre, bir  yaşam kaybının maliyeti: 1,8 Milyon Euro. Bir kişi yollarda hayatını kaybediyor, ailesi, arkadaşları, işi ve çevresi de o kişiyi kaybediyor. Risk raporu çıkaran kuruluşlar bu maliyeti düşünüyor mu? Bir kişinin yaşamını kaybetmesi ile pek çok kişinin hayatı değişiyor, bunu gören var mı acaba?
Dumansız hava sahasına gösterilen önem trafik çarpışmalarına gösterilseydi acaba kaç hayat kurtulurdu?
Biz taksit taksit ölüyoruz yollarda ve kader diyoruz!
·         Biz trafik kazası demiyoruz çünkü “kaza” kelimesi baştan affetmeyi öngörüyor. Oysa yaşananların hepsi dikkatsizlik ve sorumsuzluk nedeni ile meydana geliyor. Kırmızı ışıkta geçerseniz, bir çarpışmaya neden olursunuz, hızınızı kontrol edemeyecek şekilde artırırsanız, istenmeyecek sonuçları ortaya çıkarırsınız, en basit önlem olan emniyet kemerinizi takmazsanız, çarpışma sırasında  yaralanma ya da ölüm riskini %40-%65 oranında artırırsınız ve birisine çarpıp kaçarsanız “bir insanın yaşam hakkını elinden alırsınız”. Biraz dikkat etsek, önce kendi güvenliğimizi düşünsek, kendi sorumluluğumuzu anlasak ve bizim başımıza gelmez demesek belki de yollarda bu kadar çok kayıp vermeyiz.
·         Çarpıp kaçmak bir kaza değil, bir insanın yaşam hakkını elinden almaktır.



31 Temmuz 2014 Perşembe

Her bayram olduğu gibi gazete manşetleri yine aynı….


Bayram tatilini tamamladık, trafik pek çok yerde  durma  noktasına geldi ve  yollar da tatil süresi içinde  denetimler sıkı bir şekilde yapılsa bile bir işe yaramadı.  Yine bize bir şey olmaz dedik ve yine yol kurbanları gazete manşetlerindeki yerini aldı. Yine dikkat etmedik, yine hızımızı artırdık, yetişmek için gaza bastık, hatalı sollamalar yaptık, radar yoksa gideriz dedik, yorgun uykusuz araç kullandık. Sonuç, aynı manşetler ve  aynı haberler yine yayınlandı. Basın 1-2 gün daha haber yapar ve  unutulur gider, bir sonraki bayram yine aynı tekrar…
Kaza demeye devam ediyoruz ve her gün, her bayram aynı manşetler gazetelerde yerini alıyor! Biz trafik kazası demiyoruz çünkü “kaza” kelimesi baştan affetmeyi öngörüyor. Oysa yaşananların hepsi dikkatsizlik ve sorumsuzluk nedeni ile meydana geliyor.  Kırmızı ışıkta geçerseniz, bir çarpışmaya neden olursunuz, hızınızı kontrolsüz  şekilde artırırsanız, istenmeyecek sonuçları ortaya çıkarırsınız.  En basit önlem olan emniyet kemerinizi takmazsanız, çarpışma sırasında  yaralanma ya da ölüm riskini %40-%65 oranında artırırsınız. Birisine çarpıp kaçarsanız “bir insanın yaşam hakkını elinden alırsınız”. Yani tüm bunlar öngörülebilir sonuçlar o zaman neden hala “kaza” diyoruz.
Doğan haber Ajansının haberine göre 25-30 Temmuz tarihleri arasında meydana gelen trafik çarpışmalarında 109 kişi hayatını kaybetti, 852 kişi de yaralandı. Bu rakam sadece olay anındaki kayıpları kapsıyor, hastanede ya da daha sonra hayatını kaybedenler bu rakama dahil değil ve uzmanların gerçek rakamın 3 katı olduğunu söylüyor. 
25 Temmuz Cuma: 10 kişi öldü, 75 yaralı.
26 Temmuz Cumartesi: 17 kişi öldü,
107 kişi yaralandı.
27 Temmuz Pazar (Arife): Aralarında 4 kişinin yaşamını yitirdiği İstanbul’daki halk otobüsü yangınının da yer aldığı onlarca kazada ise 20 kişi öldü, 133 kişi yaralandı.
28 Temmuz Pazartesi (Bayramın 1’inci günü): 18 kişi öldü, 380 kişi yaralandı.
29 Temmuz Salı (Bayramın 2’nci günü):
23 kişi öldü, 75 kişi de yaralandı.
30 Temmuz Çarşamba (Bayramın 3’üncü günü): Dönüş çilesi başladı, kazalarda da can kayıpları oldu. Dün saat 17.00 sıralarına kadar meydana gelen kazalarda 21 kişi öldü, 82 kişi de yaralandı. DHA
Resmi rakamlara göre 109, uzmanların görüşüne göre 327 kişi yok olup gitti. 852 kişi de yaralandı, bir de yaralıların içinde hayat boyu kalıcı sakatlıklarla baş edecek olanlar var. Fevr’in  (Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu) yapmış olduğu bir araştırmaya göre,  yaralanmalı çarpışmalarda, her yıl kayıp sayısı kadar, kalıcı sakatlığa maruz kalan  ve ömür boyu sakatlıkları baş etmeye çalışarak, hayata tutunmaya çalışan mağdurlar oluşuyor. Yani bu bayram için 327 kişi de kalıcı sakatlıkları ile hayatına devam edecek. Aynı araştırmada, trafik çarpışmasında yakınını kaybedenlerden, ilk 3 yıl içinde  1/3 oranında intihar, %62 oranında kalıcı travma gözleniyor. Bir de çarpışma sonrası yaşanan yargı, sigorta ve rehabilitasyon süreci bulunuyor.   Bunların hiçbiri göz önüne alınmıyor, bu insanlar çarpışma sonrasında ne oluyor? Nasıl haklarına ulaşmaya çalışıyor? Haklarına ulaşabiliyor mu? Bütün bu sorunlarla baş edebilecek güçleri kaldı mı?  Sadece gazete manşetlerinde kalıyor ve unutulup gidiyor, insanlar yıllarca mahkemelerde uğraşıyor ya da baştan “nasıl olsa bir şey olmayacak” diyerek dava bile açmıyor.
Kimdir Trafik Mağdurları?
Trafik mağdurları, trafik çarpışmaları sonucu oluşan çok büyük bir topluluktur. Din, dil ve ırk ayırt etmeden, genç yaşlı dinlemeden, ölen, yaralanan, sakat kalan ve geride kalanlar topluluğu. Dünyada, ülkemizin her tarafında ve neredeyse artık her evde…
Resmi olmayan rakamlara göre ülkemizde, yılda 10.000 kişi yollarda hayatını kaybediyor ve binlerce kişi de yaralanıp, kalıcı sakatlıklarla hayatına devam ediyor. Trafik Kazalarını Önleme Derneğinin araştırmasına göre Türkiye’de her 11 aileden biri trafik mağduru.
Trafik çarpışmaları ve çarpışma sonucu yaşanan sorunları oluşturan etkenler ahtapot gibi pek çok koldan oluşuyor. Bu sorunun ilgili kurumları da her bir aşamada farklılık gösteriyor. Trafik mağdurları, çarpışma sonrası her kurum ile ayrı ayrı uğraşmak ve hakkını aramak için çaba göstermek zorundadır.
Çarpışma olduğu anda hemen acil yardım gerekmektedir. Bu anda Trafik Mağdurları Sağlık Bakanlığı ile karşılaşır. Ambulans ve acil yardım sonrasında hastane tedavisi gelir. Ölümlü ve yaralanmalı çarpışmalarda polis soruşturması yapılır ve polis çarpışma dosyasını hazırlar, polis geldiği andan itibaren trafik mağdurları İçişleri Bakanlığı ile muhataptır.
Polis soruşturması bittikten sonra yargı süreci başlar ve trafik mağdurları Adalet Bakanlığı ile karşı karşıya gelir. Bu arada sigorta şirketleri devreye girer. Eğer çarpışmada yol kusuru varsa Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Belediyeler de trafik mağdurlarının muhatabı olur. Trafik çarpışmalarında en büyük sorun, çarpışma sonrasında yaşanan ve ödül gibi cezalarla sonuçlanan, mağdurların mağduriyetini daha da artıran yargı sürecidir.
Genelde yanlış yorumlanan kadermiş anlayışı, yargı sürecinde hala devam etmekte, giden gitmiş, kalanı kurtaralım düşüncesi, dava sürecinin her aşamasında kendisini göstermektedir. Özellikle “çarpıp-kaçma” artık bir alışkanlık haline gelmiş ve hakim takdirinde bir karar olduğu için de, basit bir trafik davası olarak görülmeye devam etmektedir. Gelişmiş ülkelerde çarpıp kaçmak, “yaşam hakkı ihlali” olarak yargılanmaktadır. Oysa çarpıp kaçmak bir kaza değil, bilinçli olarak bir insanın yaşam hakkını ihlal etmektir. Hukuk davasında çıkan tazminatlar ise hiçbir yaptırımı olmadığı için, zaman aşımı sonunda ödenmeden yok olup gitmektedir.
Çarpışma sonrasında alınacak ve alınması gereken rehabilitasyon ve psikolojik destek sürecinde de, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı devreye girer. Bir de çarpışma sonrası sakatlıklar vardır.
Uzun, yıpratıcı ve çözümsüz bir süreçtir trafik mağdurlarının yaşadığı. Haklarımızı, bu haklara nasıl ulaşacağımızı, davamıza nasıl sahip çıkacağımızı ve haklıyken nasıl haksız duruma düşmeyeceğimizi hala bilmiyoruz. Bizim için yani Trafik mağdurları için yargı süreci kararları en önemli sorunlarımızdan birisidir.
Yollarımız eskisi gibi değil, gelişmiş ülke standartlarında yollarda araç kullanıyoruz ama sistemimiz, düşüncemiz, kendimize ve karşımıza saygımız henüz gelişmiş ülke standartlarında değil ve bu dengeyi sağlayamadığımız takdirde ne yazık ki her gün yollarda kaybetmeye devam edeceğiz. 


23 Temmuz 2014 Çarşamba

Bayram Geliyor ve DİKKAT! Bir Anlık Dikkatsizliğimiz Bütün Hayatımızı Etkileyebilir


Her bayram tatili öncesi uyarılar yapılır, aman dikkat! denilir ve sonra da  olan olur Gazetelerde okuduğumuz ve televizyon haberlerinde izlediğimiz trafik “kazası” çarpışmaları  haberleri yine yerini alır. Toplum olarak ne kadar alışkınız değil mi? ” Yazık olmuş, çok da gençmiş, vah vah vah… Kader ne diyelim?” diyoruz, hep birlikte. Ama trafik “kazaları” çarpışmaları bir kader değil. Bir anlık dikkatsizlik, sorumsuzluk ve saygısızlık sonucu oluşan ama telafisi hiçbir zaman mümkün olmayan bir olaydır. Trafik çarpışmaları sonucu zarar gören araçların yedek parçası var ama ya insanların?
Biz trafik kazası demiyoruz çünkü “kaza” kelimesi baştan affetmeyi öngörüyor. Oysa yaşananların hepsi dikkatsizlik ve sorumsuzluk nedeni ile meydana geliyor.  Kırmızı ışıkta geçerseniz, bir çarpışmaya neden olursunuz, hızınızı kontrolsüz  şekilde artırırsanız, istenmeyecek sonuçları ortaya çıkarırsınız.  En basit önlem olan emniyet kemerinizi takmazsanız, çarpışma sırasında  yaralanma ya da ölüm riskini %40-%65 oranında artırırsınız. Birisine çarpıp kaçarsanız “bir insanın yaşam hakkını elinden alırsınız”. Yani tüm bunlar öngörülebilir sonuçlar o zaman neden hala “kaza” diyoruz.
Rakamların karmaşık şeyleri daha kolay anlamamıza yardımcı olduğu söylenir. Biz trafik mağdurları için durum tam tersidir. Bazen rakamlar,  her şeyi sıradanlaştırıyor. Bir örnek, 28 yılda, teröre 40 bin kurban! verdik. Oysa sadece 2012 yılında Türkiye’de meydana gelen toplam trafik çarpışması sayısı 1.296.636. Yollarda hayatını kaybeden 3.750 kişi. Yaralı sayısı ise 268.102 kişi. Bu rakam Emniyet Genel Müdürlüğünün resmi rakamlarıdır. Hayatını kaybedenlerin sayısı olay anındaki kayıpları kapsıyor. Uzmanların görüşü, gerçek rakamın resmi rakamların 2.5 katı olduğudur. Resmi olmayan rakamlara göre ülkemizde, yılda 10.000 kişi yollarda hayatını kaybediyor ve binlerce kişi de yaralanıp, kalıcı sakatlıklarla hayatına devam ediyor. Başka bir deyişle sadece 2012 yılında gerçekleşen trafik çarpışmalarında, 28 yıllık terörün neden olduğu toplam kaybın  1/3 ü kadar can kaybımız oldu. Yılda 10 bin kişiyi teröre kurban etseydik, sanırım bu kadar sakin karşılamazdık. Bu da bir terör, TRAFİK TERÖRÜ.   Rus lider Joseph Stalin’e atfedilen sözdeki gibi “bir kişinin ölümü trajedi, 1 milyon kişinin ki sadece istatistiktir. “ 
Hafta sonu başlayacak olan, Ramazan bayramı hafta sonu tatilinin de eklenmesi ile 5 gün oluyor. Bayram tatili nedeni ile  trafikteki araç yoğunluğunun  10 kat daha artması bekleniyor.  2013 Ramazan Bayramı tatilinde 61 ölümlü, bin 785'i yaralamalı toplam bin 846 trafik çarpışması  meydana geldi.  Bu çarpışmalarda olay anında kazalarda 86 kişi hayatını kaybetti. (Uzmanların görüşü bu rakamın 2.5 ile çarpılması yönündedir, çünkü hastane ve sonrasında hayatını kaybedenler bu rakama dahil değildir.)
Bayram tatili için yola çıkacak sürücüler lütfen dikkatli olun. Yorgun ve uykusuz yola çıkmayın.
Mutlaka mola vererek yolculuğunuzu tamamlayın. 15 dakika erken gitmek için kendi canınızı ve başkalarının canını tehlikeye atmayın.
Mümkünse trafiğin az olduğu saatlerde yolculuğa çıkın.  
Yola çıkmadan aracınızın bakımını mutlaka yaptırın, kurallara uyun, kurallar hepimiz için ve sakın bana bir şey olmaz demeyin.  
Hızınızı kontrol edemeyecek dereceye getirmeyin, hızın neden olduğu çarpışma oranı %13 olsa bile, çarpışma anında hızın yüksek olması nedeniyle ölüm ve yaralanmaların oranı çok daha yüksektir.  Hızı %5 azaltmak, %30 yaşam şansını artırır. 
Yola çıkarken mutlaka emniyet kemerinizi takın, emniyet kemeri takmak %40-65 oranında yaşama bağlar.  
Motosiklet ile seyahat ediyorsanız kaskınızı takın, motor kullanırken kask takmak %40 ölümcül yaralanmaları engeller.
Cep telefonunuzu araç kullanırken kullanmayın,  araç kullanırken cep telefonu kullanmak basit bir aramada %20, detaylı görüşmede ise 529 oranında dikkatinizi dağıtır.  İngiltere’de yapılan araştırmaya göre, 110 km hızla giden bir aracın sürücüsü aniden fren yaptığı zaman,  durma mesafesi,
Normal sürücüde  31 metre
Alkollü sürücüde  35 metre,
Kulaklık ile telefonda konuşan sürücüde 39 metre
Elinde cep telefonu ile konuşan sürücüde ise  45 metredir.
Bu da, saatte 60 km hızla giden bir otomobilin sürücüsünün frene basmasının bu kadar gecikmesi durma mesafesinin 15 METRE  ARTMASINA NEDEN OLMAKTADIR.
Hiçbir araç içinde sürücü yokken trafik çarpışmasına neden olmaz, önce kendi güvenliğimizi sonra da başkalarının güvenliğini düşünerek direksiyon başına geçersek, trafik çarpışmalarına, yaralanmalara ve kayıplara neden olmayız.
Türkiye’de 11 aileden biri Trafik mağduru ve dileğimiz bu bayram tatilinde yeni mağdurların olmaması…

9 Mayıs 2014 Cuma

Ve Yine Karayolu Güvenliği ve Trafik Haftası


Ülkemizde “Trafik Haftası” mayıs ayının ilk cumartesi gününü izleyen hafta olarak kabul edilmektedir. 2014 yılı için 3-10 Mayıs tarihleri arası Karayolu Güvenliği ve Trafik Haftasıdır.  
Trafik polisleri bu hafta için denetimlerini artırdı, yol kenarlarına araçlarını çekip, sürücülere denetim yaptı, ben de bunu görünce keşke her hafta trafik haftası olsa ve sürekli denetimler yapılsa diye içimden geçirdim.  Dün TRAP Toplantısında, Trafik Ortak Akıl Platformunda söylediler İstanbul’da 2.000 trafik polisi görev yapıyormuş. Radyo Trafikten katılan bir yetkili verdi bu rakamı, 17 Milyonluk bir şehirde 2.000 trafik polisi ne kadar yeterli oluyor görüyoruz zaten.  Radyo Trafikten gelen yetkili aynı zamanda, trafik polislerinin belli bir benzin hakları olduğunu ve bu benzin miktarı aşıldığı  zaman da, polislerin kendi ceplerinden benzini ödemeleri gerektiğini söyledi. Böyle bir durumda benzin ne kadar yeterse o kadar da  denetim olacak!
Trafik haftasında trafik kurallarına uymanın önemi vurgulanmaktadır . Okullarda okutulmayan Trafik Dersleri sadece bu hafta içinde önemli olur. Bu yıl trafik haftası öncesi hareketliydik, Embarq “Kent içi ulaşımında yol güvenliği “toplantısını düzenledi, Maltepe Üniversitesi İş Güvenliği Sempozyumunda Trafik Güvenliğine yer verdi, Trafik Güvenliği Platformu başarılı bir İstanbul toplantısı gerçekleştirdi ve içerisinde yer alan komisyonlar stratejik planlarını tamamladı. Eğer bu planlar hayata geçer ise, biz de ülke olarak Trafik Güvenliği, Yol Güvenliği ve Trafik Mağdurları  için bir sonuç alabiliriz. Bekleyip göreceğiz…  8 Mayıs 2014 Trap Toplantısı yapıldı, konu ile ilgili kişiler bilgi paylaşımı yaptı, yeni veriler, uygulamalar ve olması gerekenler konuşuldu yine. Toplantıda, hız ile ilgili konuşulurken,  “Ankara’nın hız limitlerini Ukome kararı ile değiştirerek 92 km/saate çıkardığını “ söylendi, Ankara yine hızı kaçırmamış oldu.  (http://www.hurriyet.com.tr/ankara/26013437.asp) Haber 17 Mart 2014 tarihli, demek ki 2 aydır Ankara 92 km/saat uygulamasını gerçekleştiriyor. Oysa Avrupa 30km/saat uygulamasını bile fazla buluyor şehir içinde…
Karayolu Güvenliği ve Trafik Haftasında ben hiçbir siyasi parti liderinin mesajına rastlamadım. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Muhalefet Partisi Liderleri, hiçbirinin bir satır mesajını görmedim. Eğer ben görmediysem şimdiden özür dilerim ama yoksa bir mesaj beklemek de hakkımız.
Gündem o kadar yoğun ki, bir türlü trafiğe sıra gelemiyor. Alıştık artık daha doğrusu alışkınız hepimiz, gün içinde en az 2 saatimizi Büyükşehirlerde trafikte kaybetmeye; kaldırımlarımızın üzerinde park etmiş araçları görmeye;  yaya olarak güvenliğimizin olmamasına; mahkemelerin verdiği, hakim takdirindeki ödül gibi cezalara;  ambulanslara yol verilmemesine; egzos dumanına ve yılda 10.000 kişinin yollarda hayatını kaybetmesine! l
Trafik Mağdurları, “Yol Güvenliği Projelerinin” en gerçek ve en büyük halkası. Her proje trafik mağduru olmasın diye başlıyor ama sonuç yine aynı, yılda 10.000 yol kurbanı. Torba yasa ile şehir içi hız limitleri yükseliyor ama trafik mağdurları için yaşam haklarını koruyacak hiçbir düzenleme yapılmıyor. Yargı, sigorta kurumları arasındaki adaletsizlik devam ediyor. Çarpışma sonrası rehabilitasyon desteği verilmiyor. Ve hala “kaza” diyerek, baştan affediliyor!  
Biz bunlarla uğraşırken, Almanya’da 1 Mayıs itibariyle yeni Trafik Puan Ceza Tabelası (Flensburg) yürürlüğe girdi. Daha önce 18 olarak belirlenen trafik cezası üst sınırı 8'e çekildi. Buna göre, bundan böyle 8 ceza puanını dolduran sürücülerin ehliyetine el konulacak.  Ayrıca yayalar da bu uygulamaya dahil olacak.
İrlanda da ise, Mart 2014’de, Ulaştırma Bakanı Lea Varadkar tarafından açıklanan yeni 2014 Karayolu Trafik kanununa göre,  sürücünün neden olduğu ölümlü ve yaralanmalı çarpışmalarda ağırlaştırılmış cezalar uygulamaya başlıyor. Trafik çarpışması sonucu ağır yaralanmalarda 7 yıla kadar hapis cezası ve 10.000 Euro para cezası, çarpıp/kaçmaya ise 10 yıl hapis cezası ve 20.000 Euro para cezası uygulaması yeni kanunda yerini almış. İrlanda Ulaştırma Bakanı Lea Varadkar’ın açıklaması  http://www.finegael.ie/latest-news/2014/speech-by-minister-for-tr/
Dileğim, 2015 yılında Karayolu Güvenliği ve Trafik Haftasında bizim de Karayolu Trafik Kanunumuzun TBMM’de bekleme süresini doldurup, gelişmiş ülke standartlarına yükseltilerek çıkması; yayaların ve trafik mağdurlarının yaşam hakkını göz önünde bulundurması;  trafik mağdurları ile adalet,  sigorta ve  rehabilitasyon kurumları arasındaki iletişimsizliğin çözümlenmesi ve en önemlisi yol kayıpları ve  yaralanmalarının azalmasıdır.



13 Şubat 2014 Perşembe

Işıkla İz Bırakanlardan Bir İz Kaldı ve Duacım Gitti...

2007 yılıydı, Suat'ın 1. yılı, fotoğraf kursu açtık;adını "Işık ile iz bırakanlar" koyduk..  Suat amatör ama iyi bir fotoğrafçıydı, Galata Fotoğrafhanesi destek oldu. O günden bu güne bizle yürüyen çok dostumuz oldu. Alper Tolga Akkuş ile de kurs sayesinde tanışmıştık. Şimdi derneğin en önemli taşlarından biri kendisi.
Kursa 2. hafta  Selma Arslan katıldı. 2001 yılında trafik çarpışması sonucu omurilik felçlisi olmuş. Davası devam ediyordu. Erkek arkadaşıyla araba ile dolaşmaya çıkmış, iki araç çarpışmış Yeşilköy'de ve kimseye önemli birşey olmamış ama Selma omurilik felçlisi olmuş. Çarpışma sonrası önce babasını sonra da annesini kaybetmiş. Ablası destek oluyordu,  Süryaniydi ve Süryani Kilisesi destek veriyordu.
Çok heyecanlıydı; kırılgandı ve hep eski yürüdüğü günleri özlüyordu. Ceza davası sonlanmadan çarpan yurt dışına kaçtı ve gelmedi. Avukatına birkeç kez gittim ama bir işe yaramadı. Maddi tazminat olarak iyi bir miktar çıktı ama çarpan yine ödemedi. Kök hücre nakli istiyordu çünkü bacağında hala canlı kılcal damarlar vardı. Tazminat parası ile Almanya'da ameliyat olmak en büyük hayaliydi.
Şiirler yazıyor ve gece beni arayıp okuyordu, aşık oluyordu bazen, çok mutlu oluyordu o zamanlar. Genelde aşık olduğu adamlar tazminat rakamını biliyordu. Sonunda yine arayıp olmazmış diyordu. Evlenmek istiyordu her genç kız gibi...  Ayda bir beni arar ve bana dua ederdi, çok iyi gelirdi bana onun duası. Hep iyilik isteyen bir insandı.
Geçen yıl aradı, önce evinden taşındığını yeni bir eve geçtiğini, bakıcı bulamadığını söyledi, sonra halletmişler, birini bulmuş ama morali bozuktu çünkü zaman aşımı sonrasında çarpan Türkiye'ye dönmüş ve hayatına kaldığı yerden devam etmeye başlamış. Ben bu haldeyim ona hiçbirşey olmadı ve hakkım olan parayı da alamıyorum ben neden yaşıyorum dedi. Uzun uzun konuştuk, şiirlerini yazmaya başladı, kitap çıkaracaktık ona. 2 ay önce yine konuştuk, bana gel artık dedi, geleceğim mutlaka dedim. Gidemedim. İhmal ettim, evet vaktim yoktu, hastalarım sorunlarım vardı ama hep bahane yaptım ve gitmedim.
sabah ablası aradı, geçen hafta vücudunda yaralar çıkmış ve enfeksiyon sonucu dün vefat etmiş. Ben gitmeden Selma çekmiş, gitmiş. "Yeşim Hanımcığım ben seni çok seviyorum, sen benim annemsin, ablamsın, Allah senin her istediğini versin" diyen duacım çekmiş gitmiş. Her telefonunda hakkını helal et derdi, saçmala Selma derdim...
Duacım gitti, Işıkla İz Bırakıp, çekti gitti. Ben kalakaldım yine, göremedim gitmeden...
Ablasına söylemiş yoğun bakıma girerken, benim tazminat paramı alın ve benim gibi engellilere dağıtın demiş.
Selma Arslan'ın yaklaşık 450.000 TL. kazanılmış tazminat hakkı var ve alamadı. Almış olsaydı, daha konforlu bir yaşamı ve hayat garantisi olacaktı. 13 yıldır süren bir dava, yok olmuş ceza, alınamamış bir tazminat ve çok yazık olmuş genç bir hayat. Adalet gerçekten olsaydı acaba  Selma gidermiydi???

6 Şubat 2014 Perşembe

Trafikte ilklerden derlemeler

Trafikte ilklere baktım, çok fazla kayıtlı bilgi olmamasına rağmen bakın neler buldum! 



İlk motorlu taşıt 1885 yılında Alman Karl Benz tarafından yapılmış ve görünümü 2 kişilik bisiklet şeklindeymiş. 1886 da ise Gottlieb, Daimler motorunu atlı arabalara monte etmiş. 1891 yılında, Fransız Rene Levassor bilinen ilk klasik tip arabayı icat etmiş.
Motorlu taşıtların icat edilmesiyle birlikte de hız tutkusu ortaya çıkmış ve 1880 lerde otomobil yarışları başlamış.  Otomobil yarışları benzinle çalışan içten yanmalı motorların geliştirilmesinden sonra başlamış ve ilk yarış  1894 yılında Fransa’da yapılmış.  Daha çok erkekler tarafından rağbet gören araba yarışlarına katılan ilk kadın yarışçı ise Madam Laumaille’miş.  Madam Laumaille,  1898′de  2 gün süren Marsilya-Nis yarışında 4. Olmuş.
Birkaç yıl içinde ise yarış arabaları üretilmeye başlanmış,  19.yy’ın sonlarında insanların hayatına giren otomobil,  20.yy ile birlikte insan hayatının bir parçası olmuş. Bu gün de otomobiller hayatımızın en önemli parçasını oluşturuyor.  Günümüzde araca bağımlı yaşam her geçen gün artarak devam ediyor.
İlk hız sınırlanması, 1901 yılında ABD’de uygulanmış  ve hız sınırı şehir içinde 24, şehir dışında ise 35 kilometre olarak belirlenmiş.  İlk trafik cezası, 24 kilometre olarak belirlenen hızı sınırını 25 kilometre süratle giderek ihlal eden sürücüye yazılmış. Dünyadaki ilk ölümle sonuçlanan trafik çarpışması  17 Ağustos 1896 günü, İngiltere ‘nin Londra kentinde ehliyetini yeni alan bir kişi tarafından gerçekleşmiş.
Türkiye’deki durum nedir diye baktığımda, Osmanlılar'dan Cumhuriyet dönemine kalan karayolu uzunluğu 4.450 kilometresi toprak olmak üzere 18.335 kilometreymiş. Günümüzde karayolu uzunluğunu nedir diye baktığımda 2.236 km Otoyol, 31.500 km civarı devlet yolu,  yaklaşık olarak devlet yolu kadar da il yolu 32.0000 km civarıda il yolu olmak üzere toplam olarak toplam 65.000 kilometre civarında karayolu ağı bulunuyormuş. (www.bilgiufku.com 2013 )
O zamanlardan derlediğim bilgiler ise,
Türkiye'de taşıma aracı olarak araba geniş bir kullanım alanına sahipmiş.  Binek arabası, Osmanlılarda  yalnız padişah, şeyhülislâm ve kazaskerleı in kullandığı bir araçmış.  Bunun dışında dışarıya giden elçilere de araba verilirdi.  İkinci Meşrutiyet'in ilânına kadar bir erkekle bir kadın birlikte arabaya binemezlermiş. Fayton, yaylı, kupa eskiden kullanılan binek arabaları arasındaymış.  Faytonlar hala Adalarda taşıma aracı olarak hizmete devam ediyor. Çok uğraşıyorlar aslında Adalara motorlu taşıt sokmak için, neyse bu güne kadar çok başarılı olmadılar, dilerim bundan sonraki zamanlarda da olmaz…
Otomobil sayısının çoğalması ile bir takım önlemlerin önlemlerin alınması gerekli hale gelmiş ve 24 Aralık 1328 / 1913 tarihli, belediye zabıtasının vazifelerine dair nizamnamede, otomobille ilgili hususlara da yer verilmiş.
Nizamnamede, bugün de uygulanan temel trafik kurallarının ardından, o gün için geçerli olan hız sınırları da belirtilmiştir: 
Otomobiller kent içinde 10 kilometreyi geçemeyeceklerdir.
Dar ve kalabalık yerlerde bu hız at arabalarıyla eşit olacaktır.
Kent dışında otomobillerin hızı saatte 30 kilometreyi geçmeyecektir.
Bu gün ise ara sokaklarda 70 km hız sınırını getirmeyi istiyorlar!!!
İlk ücretli geçiş ise Galata Köprüsü'nden geçerken ödemeye mecbur tutuldukları ücretmiş.  Buna göre, binek otomobillerinden 2 kuruş, ticari otomobillerin boş olanlarından 5 kuruş, yüklü olanlarından 20 kuruş ücret alınacakmış.   Bu arada köprüden sürekli olarak geçmek durumunda olan otomobiller için bir kolaylık düşünülmüştü: Bu otomobil sahipleri aylık 150 kuruş peşin ödeyecekler ve karşılığında kendilerine bir 'paso' verilecekmiş.  
Yine otomobillere dönecek olursak,  1960’ yıllara kadar Türkiye’de sadece Amerikan otomobilleri ve bazı Avrupa otomobilleri bulunuyormuş.  O dönemlerde  otomobilin ithal edilmesi maddi açıdan oldukça zordu.  Dönemin Devlet Başkanı Cemal Gürsel’in girişimiyle yerli otomobil fikri ortaya çıkmış  ve çalışmalara başlanmış.  Şimdi de dönemin Başbakanı her fırsatta yerli otomobil istediğini belirtiyor. Demek ki aradan geçen 54 yılda hiç birşey değişmemiş.
Adapazarı Vagon Fabrikası’nda çeşitli otomobillerden alınan parçalarla “Devrim” adında bir otomobil yapıldı. Hatta geçtiğimiz yıllarda filmi de yapılmıştı Devrimin. Devrim, çalışmalarının aceleyle yapılması nedeniyle resmi geçit sırasında yolda kaldı ve ilk yerli otomobili üretmenin heyecanıyla başlanan çalışmalar burada son buldu.
Başarısızlıkla sonuçlanan ilk çalışmaların ardından Vehbi Koç’un da girişimleriyle yeni bir proje hazırlandı. Koç grubu Türkiye’nin ilk yerli otomobilini üretmeye başladı.  1967 yılında, Türkiye’nin ilk yerli otomobili Anadol sokaklarda dolaşmaya başladı. Kuzenim de vardı bir Anadolu ve çok sağlam bir arabaydı. Son 10 yıl öncesine kadar görüyordum ama artık hiç görmüyorum. Bir de mahallemizde birkaç tane Mercedes vardı. Herkes her arabayı kullanamazdı o zamanlar.
İlk yerli otomobil, 1100 motorlu, 4 vitesli bir otomobildi. Anadol’ un iki ve dört kapılı olmak üzere iki modeli üretilmişti o zamanlarda.  Anadol neredeyse 2000 li yılların başına kadar trafikte olmaya devam etti. 1971 yılında da Renault’lar üretime başladı. Hala görürsünüz eski Renoları, bizim de vardı bir tane, fıstık yeşiliydi. Çok can çekişti son zamanlarında ama ne kar ne yağmur hiç birşeye boyun eğmeden giderdi.  O zaman benzin de ucuzdu, şimdiki gibi Chanell 5 kıvamında bir fiyata sahip değildi….
O zamanlar, insan sayısının azlığı, otomobillerin bu kadar hayatımızı istila etmemesi nedeni ile trafik çarpışmaları da azdı. İnsanlar birbirine daha saygılıydı, hayat sanki daha kolaydı, belki de biz çocuktuk ve hayat kolay geliyordu. Şimdiki gibi yılda 10.00 kişi hayatını kaybetmiyordu yollarda… Kimse birine çarpıp kaçmıyordu, kimse bir başkasının yaşam hakkını elinden almıyordu. Güzel günlerdi o günler!
TCK da Trafik Kuralları ise,
01 Mart 1926 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilerek 13 Mart 1926 tarihinde yayımlanan ve 01 Temmuz 1926 tarihinde yürürlüğe giren 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 564. ve 565. maddeleri ile getirilen hükümlerle,  mal ve can güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde taşıt kullananları takip ve kontrol etmek üzere genel zabıtaya yetki verilmiştir.  Trafik kazalarını önleme bakımından büyük önem taşıyan bu maddelerden, özellikle 565. maddede, bir kimsenin   caddelerde ve umumun gelip geçtiği yerlerde veya umuma açık yerlerde hayvanları, arabaları ve otomobilleri şahısların ve eşyanın emniyetine tehlike verecek şekilde sevk ve idare etmesi durumunda, hem 20 güne kadar hafif hapis, hem de ayrıca hafif para cezası ile cezalandırılması öngörülürken, diğer yandan failin ruhsatnameye tabi arabacı veya şoför olması durumunda bir aya kadar meslek ve sanatın tatili cezasının da bu cezaya ilave edilmesi hükme bağlanmıştır.
Daha sonra 14 Nisan 1930 gün ve 1471 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1580 sayılı Belediye Kanunu'nun "Belediyenin Görevleri" başlığını taşıyan 15. maddesinin 9. fıkrası ile belediyeler veya beldelerle köyler arasında sefer yapan araçları kontrol etmek kaza belediyelerinin  görevi olmuş.
Tekniğin ilerlemesi ve araçların çoğalarak çarpışmaların artmasıyla,  1930'dan itibaren başlamış olan kanun hazırlıkları tekrar ele alınarak konu Emniyet Genel Müdürlüğü'nde, İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu'nda, Ankara, İstanbul ve İzmir Belediyelerinde incelenmiş ve bir tasarı hazırlanıp 1938'de  Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sevk edilmiş ise de, bu tasarı yasalaşamamıştır.
Daha 1930’larda endişe veren trafik çarpışmaları, 2014 lerde hala endişe vermeye devam ediyor ve gelen her hükümet de bu endişe ile yaşamını sürdürüyor. Bizler ise her gelen hükümetin bu konuya artık el atmasını ve sadece basın toplantılık bir proje değil “kamu politikası oluşturulmasını” bekliyoruz.
Özel bir trafik zabıtasının kuruluşu, ancak Cumhuriyetin ilanından 30 sene sonra mümkün olabilmiş.  Kanunla, Emniyet ve Karayolları Genel Müdürlüklerinin mevcut görevlerine ilave olarak yeni görevler verilmiş, şehirlerde trafik düzenine ait kararları almak üzere İl Trafik Komisyonları kurulmuştur. Ayrıca, belediyelere şehir içinde trafiğin düzenlenmesine ve alt yapısının yapılmasına ilişkin yükümlülükler getirilmiştir. Arada yapılan tüm çalışmalar sonucunda 18 Haziran 1985 tarihinde 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu olarak yürürlüğe girmiş ve o günden beri yama yapılarak bu kanunla trafik kuralları ite kaka yürümeye devam etmiştir. Mecliste yıllardır bekleyen kapsamlı bir trafik kanunu ve bu kanuna günü kurma hesabına göre eklenen maddeler ve tüm bunlara bakıp kalan trafik mağdurları, işte özetimiz budur. .
İlk trafik çarpışması  ile ilgil kayıt İstanbul'da 28 Mart 1910 günü Beşiktaş'ta meydana gelmiş ve bir otomobilin bir yayaya çarpmasıyla  sonuçlanmıştır.  Yaya sadece yaralanmıştır.  Ölümlü çarpışma ise, bir rivayete göre 26 Ocak 1912 tarihinde İtalyan Sefâreti'nde görevli Frederica Rasi isimli bir memurun kullandığı otomobilin Şişli Caminin yakınında  İdris isimli bir şahsa çarparak ölümüne neden olmasıdır.
Türkiye'de İlk Trafik Lambaları Ankara'da kullanılmış,  şimdi ise dönemin belediye başkanı saat kulelerini  Ankara’ya dikmeye başlamış.  
İlk emniyet kemeri 1930’da ABD’de bulunmuş.  1954 yılında yasalaşmış,  1956 yılında ise zorunlu hale getirilmiş.  Türkiye ilk kez 1995 yılında emniyet kemeri yasal zorunluluk haline getirilmiştir. Yıl 2014 hala emniyet kemeri takmıyoruz!
Kaynaklar
ilk-ilkler.blogspot.com
Vikipedia
Ntvmsnbc