Trafik ve trafik çarpışmaları
ülkemizin en önemli sorunlarından birisidir. Dünya Sağlık Örgütü 2011 yılında trafik
çarpışmalarını “Önlenebilir Küresel Halk Sağlığı” sorunu olarak ilan etti. Trafik
ve trafik çarpışmaları, yıllardır sürüp gitmekte ve kanıksanmış bir sorun
olarak büyümeye devam etmektedir. Her
gün yollarda ölüyoruz ve yaralanıyoruz, her gün çarpışma haberlerini okuyoruz
ve her gün bu kadar ölümlerin,
yaralanmaların ardından kafamızı
kuma sokup, görmeden, önlemeden, sonrasında destek vermeden, ödül gibi
cezalar veren bir yargı sistemi içinde yaşayıp gidiyoruz. TUİK ve Emniyet Genel
Müdürlüğünün istatistiklerine göre,
trafik çarpışmalarının % 88’nin
sürücü kusurlarından kaynaklandığını göstermektedir. Oysa, bir anlık dikkatsizlik ve kural
tanımazlık, binlerce insanın hayatının yok olmasına neden oluyor.
Trafik tüm bileşenleri ile bütün
toplumu ilgilendiren ve devletin tüm kademesinin içinde olduğu bir
seferberlikle, kamu politikası
oluşturularak acil çözümlenmesi gereken büyük bir sorundur. Sadece ulaşım çözümleri trafiğin
problemini ortadan kaldırmaz. Pek çok bileşenden oluşur trafik problemi, en
başta yayalar olmak üzere, trafik mağdurları, araçlar, bisikletliler,
motosikletliler, engelliler ve tüm bunların yanında belediyeler, karayolları,
trafik ile ilgili kurum ve kuruluşları da kapsar. Yürümek, bir yerden bir yere
gitmenin en temel aracıdır. Hepimiz öncelikle “YAYA”yız. Hepimizin güvenli ve
konforlu yollara gereksinimi var çünkü evimizden çıkıp, adımımızı sokağa
attığımız andan itibaren yaya oluruz. Okula, markete ya da aracımıza giderken,
hep yayayız. Adımımızı dışarıya atıp, sokağa çıktığımızda “Güvenli Yollar”ın
olması bir yaya olarak en temel hakkımız.
Ülkemizde ve dünyada çok fazla
trafik çarpışması oluyor ve pek çok kişi bu çarpışmalar sonucu hayatını
kaybediyor ya da sakat kalarak hayatını sürdürüyor. Biz “kaza” demiyoruz, çünkü
kaza baştan affediyor. Oysa hepimiz biliyoruz, kırmızı ışıkta bir araç geçerse,
bir yayaya zarar verebilir. Her zaman araçta yolculuk ederken, gideceğimiz yol
kısa dahi olsa, emniyet kemerimizi takmalıyız. Bir araç birine çarpıp kaçarsa,
o insanın yaşam hakkını elinden almış olur. Trafikte kurallara uymadığımız
takdirde, sonuçların ne olabileceğini baştan biliyoruz. İşte bu nedenle de
“kaza” değil çarpışma diyoruz. Devletin en önemli görevi bizim güvenliğimizi ve
güvenli ulaşımımızı sağlamaktır. Yani tüm bunlar öngörülebilir sonuçlar o zaman
neden hala “kaza” diyoruz.
Trafik Eğitim ve Araştırma
Dairesi, 2015 yılı verilerine göre,
Toplam çarpışma
sayısı
|
412.039
|
Toplam ölümlü
çarpışma sayısı
|
6.412
|
Toplam
yaralanmalı çarpışma sayısı
|
176.599
|
Toplam
ölüm sayısı
|
7.530
|
*Olay yeri 3.831
|
|
*Olay sonrası 30
günlük dönemde 3.699
|
|
Toplam
yaralı sayısı
|
304.421
|
2015 yılında, istatistiklerde yer
alan 7.530 insanımız yollarda hayatını
kaybetmiş ve 304.421 insanımız da yaralanmış. Ateş düştüğü yer yakıyor ama Yol kayıp ve yaralanmalarının ardından ilk
ortaya çıkan fiziksel, psikolojik, duygusal ve ekonomik yıkımdır. Dünya
genelinde de 1,2 milyon ölüm ve 50
milyon yaralanma, her yıl istatistiklere giren bu rakamlar, her bir olayın
ardında tarifi mümkün olmayan bir acı ve çaresizliği ortaya çıkartır. Ne yazık
ki, yedek parça kullanımı, aracın değer kaybı gibi bir tenekeye gelebilecek
zararlar teminat altına alınmış ama insanların gördüğü zararlar teminat dışında
bırakılmış. Trafik çarpışmaları sonucu zarar gören araçların yedek parçası var
ama ya insanların?
Trafik çarpışmaları ve çarpışma
sonucu yaşanan sorunları oluşturan etkenler ahtapot gibi pek çok koldan
oluşuyor. Bu sorunun ilgili kurumları da her bir aşamada farklılık gösteriyor.
Trafik mağdurları, çarpışma sonrası her kurum ile ayrı ayrı uğraşmak ve hakkını
aramak için çaba göstermek zorundadır.
Çarpışma olduğu anda hemen acil
yardım gerekmektedir. Bu anda Trafik Mağdurları Sağlık Bakanlığı ile
karşılaşır. Ambulans ve acil yardım sonrasında hastane tedavisi gelir. Ölümlü
ve yaralanmalı çarpışmalarda polis soruşturması yapılır ve polis çarpışma
dosyasını hazırlar, polis geldiği andan itibaren trafik mağdurları İçişleri
Bakanlığı ile muhataptır
Polis soruşturması bittikten
sonra yargı süreci başlar ve trafik mağdurları Adalet Bakanlığı ile karşı
karşıya gelir. Bu arada sigorta şirketleri devreye girer. Eğer çarpışmada yol
kusuru varsa Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Belediyeler de
trafik mağdurlarının muhatabı olur. Trafik çarpışmalarında en büyük sorun,
çarpışma sonrasında yaşanan ve ödül gibi cezalarla sonuçlanan, mağdurların
mağduriyetini daha da artıran yargı sürecidir.
Genelde yanlış yorumlanan
kadermiş anlayışı, yargı sürecinde hala devam etmekte, giden gitmiş, kalanı
kurtaralım düşüncesi, dava sürecinin her aşamasında kendisini göstermektedir.
Özellikle “çarpıp-kaçma” artık bir alışkanlık haline gelmiş ve hakim takdirinde
bir karar olduğu için de, basit bir trafik davası olarak görülmeye devam
etmektedir. Gelişmiş ülkelerde çarpıp
kaçmak, “yaşam hakkı ihlali” olarak yargılanmaktadır. Oysa çarpıp kaçmak bir
kaza değil, bilinçli olarak bir insanın yaşam hakkını ihlal etmektir. Hukuk
davasında çıkan tazminatlar ise hiçbir yaptırımı olmadığı için, zaman aşımı
sonunda ödenmeden yok olup gitmektedir.
Çarpışma sonrasında alınacak ve
alınması gereken rehabilitasyon ve psikolojik destek sürecinde de, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı devreye girer. Bir de çarpışma sonrası sakatlıklar
vardır. Uzun, yıpratıcı ve çözümsüz bir süreçtir trafik mağdurlarının
yaşadığı.
Haklarımızı, bu haklara nasıl
ulaşacağımızı, davamıza nasıl sahip çıkacağımızı ve haklıyken nasıl haksız
duruma düşmeyeceğimizi hala bilmiyoruz. Bizim için yani Trafik mağdurları için
yargı süreci kararları en önemli sorunlarımızdan birisidir.