11 Aralık 2013 Çarşamba günü TBMM’de
İnsan Haklarının Unutulan Parçası “Mağdur Hakları” Paneli gerçekleşti. Ben de
panelde konuşmacıydım, panelde konuşan tek mağdur bendim, Trafik Mağduru. Meclis
İnsan Hakları Komisyonu gerçekleştirmiş paneli, Adalet Bakanlığı Mağdur Hakları
Daire Başkanlığı ile ortak olarak. Genelde akademisyenler ve bürokratlar söz
aldı, mağdurların haklarının gözetilmediği konusunda hem fikirler ve sanığa
tanınan ayrıcalığın artık mağdurlara da tanınması gerektiği konusu da, ayrı
ayrı hepsinin sunumunda yer aldı. Genel olarak geç de olsa bu fikrin yerleşmesi
oldukça umut verici ama yine “cek” ve “cak”larla giden bir paneldi, mağdurlar
açısından bu gelişmeler ne zaman hayata geçer? Bürokrasinin nerelerine hangi
haklar takılır onu zaman içinde göreceğiz.
Meclis basını açılışta yoğundu, Meclis
Başkanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ve Milletvekilleri açılışta
yerlerini aldılar. Özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, kadına yönelik şiddet konusunda, yeterli
olmadığını belirterek yapılan çalışmaları aktardı. Hakim ve savcılar sözlerine
bize kimse teşekkür etmiyor diye başladı. Evet kimse bir hakime ya da savcıya teşekkür
etmiyor çünkü yargılama yaparken en önemli etkeni yani “insan”ı göz ardı ediyorlar, görmüyorlar bile, sadece
maddi hata üzerinde yoğunlaşarak davalarını tamamlıyorlar. Açılış sonrası ara
verildi ve salonda bir boşalma oldu, öğle arasından sonra ise panel salonu
iyice boşaldı ve dolu koltuklar parmakla sayılmaya başlandı. O sırada zaten
Meclis salonunda küfür sendromu varmış, çıkınca öğrendim. Benim en çok garibime
giden, Meclis İnsan Hakları Komisyonunun bir etkinliği olmasına rağmen komisyon
üyelerinden katılanlar sadece iktidar partisiydi. Muhalefetten bir tek kişi
katılmamıştı. Mağdurlar açısından önemli olan ve yasa çıkması için
milletvekillerine gereksinim olan konuda bile birlik yoktu. Meclis, en başından unutmuştu "İnsan haklarının Unutulmaz Parçası" olan Mağdurları...
Ben en son sunumu yaptım, salonda parmakla
sayılan kalabalık yıkılma noktasındaydı artık, benim rakamlarımı ve örneklerimi
sanki ilk kez duyuyorlar gibi şaşırdılar. Çünkü trafik çarpışmaları ve trafik
mağdurları halının altına süpürülüp geçiştirilen bir sorundu her zaman için.
Rakamlarla başladım söze,
Rakamların karmaşık şeyleri daha
kolay anlamamıza yardımcı olduğu söylenir. Biz trafik mağdurları için durum tam
tersidir. Bence, rakamlar, çoğunlukla her şeyi sıradanlaştırıyor. Bir örnek, 28
yılda, Teröre 40 bin kurban! Verdik. Oysa
sadece 2012 yılında Türkiye’de meydana gelen Toplam trafik çarpışması sayısı
1.296.636. Yollarda hayatını kaybeden 3.750 kişi. Yaralı sayısı ise 268.102
kişi. Bu rakam Emniyet Genel Müdürlüğünün resmi rakamlarıdır. " Hayatını
kaybedenlerin sayısı sadece olay anındaki kayıpları kapsıyor. Uzmanların
görüşü, gerçek rakamın resmi rakamların 2.5 katı olduğudur. Yani her yıl
yollarda 8-10 bin kişi hayatını kaybediyor."
Başka bir deyişle sadece geçen yıl
gerçekleşen trafik çarpışmalarında 28 yıllık terörün neden olduğu toplam kaybın
1/3 ü kadar cana mal olmuştur. Yılda 10 bin kişiyi teröre kurban etseydik,
sanırım bu kadar sakin karşılamazdık. Bu da bir terör TRAFİK TERÖRÜ.
Evet rakamlar bazen hiçbir derde
derman olmuyor. Rus lider Joseph Stalin’e atfedilen sözdeki gibi bir kişinin
ölümü trajedi, 1 milyon kişinin ki sadece istatistiktir.
Biz trafik kazası demiyoruz çünkü
“kaza” kelimesi baştan affetmeyi öngörüyor. Oysa yaşananların hepsi
dikkatsizlik ve sorumsuzluk nedeni ile meydana geliyor. Kırmızı ışıkta
geçerseniz, bir çarpışmaya neden olursunuz, hızınızı kontrol edemeyecek şekilde
artırırsanız, istenmeyecek sonuçları ortaya çıkarırsınız. En basit önlem olan
emniyet kemerinizi takmazsanız, çarpışma sırasında yaralanma ya da ölüm riskini %40-%65 oranında
artırırsınız. Birisine çarpıp kaçarsanız “bir insanın yaşam hakkını elinden
alırsınız”.
Yani tüm bunlar öngörülebilir
sonuçlar o zaman neden hala “kaza” diyoruz.
Ve,
Tanrının nokta koyduğu yere soru işareti konulamaz!
Kimdir Trafik mağdurları?
Trafik mağdurları, trafik çarpışmaları
sonucu oluşan çok büyük bir topluluktur. Din, dil ve ırk ayırt etmeden, genç
yaşlı dinlemeden, ölen, yaralanan, sakat kalan ve geride kalanlar topluluğu.
Dünyada, ülkemizin her tarafında ve neredeyse artık her evde…
Trafik çarpışmaları ve çarpışma
sonucu yaşanan sorunları oluşturan etkenler ahtapot gibi pek çok koldan oluşur.
Bu sorunun ilgili kurumları da her bir aşamada farklılık gösterir. Trafik
mağdurları, çarpışma sonrası her kurum ile ayrı ayrı uğraşmak ve hakkını aramak
için çaba göstermek zorundadır. Trafik
Kazalarını Önleme Derneğinin yaptırdığı araştırmaya göre her 11 aileden biri Trafik
mağduru…
Çarpışma olduğu anda hemen acil
yardım gerekmektedir. Bu anda Trafik Mağdurları Sağlık Bakanlığı ile
karşılaşır. Ambulans ve Acil yardım sonrasında hastane tedavisi gelir.
Ölümlü ve yaralanmalı çarpışmalarda
polis soruşturması yapılır ve polis çarpışma dosyasını hazırlar, polis geldiği
andan itibaren trafik mağdurları İçişleri Bakanlığı ile muhataptır.
Polis soruşturması bittikten sonra
yargı süreci başlar ve trafik mağdurları Adalet Bakanlığı ile karşı karşıya
gelir. Bu arada sigorta şirketleri devreye girer. Eğer çarpışmada yol kusuru
varsa Ulaştırma Bakanlığı ve Belediyeler de trafik mağdurlarının muhatabı olur.
Trafik çarpışmalarında en büyük sorun, çarpışma sonrasında yaşanan ve ödül gibi
cezalarla sonuçlanan, mağdurların mağduriyetini daha da artıran yargı
sürecidir.
Çarpışma sonrasında alınacak ya da
alınması gereken rehabilitasyon ve psikolojik destek
sürecinde de Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı devreye girer. Bir de çarpışma sonrası sakatlıklar
vardır.
Uzun, yıpratıcı ve çözümsüz bir süreçtir
trafik mağdurlarının yaşadığı . Haklarımızı, bu haklara nasıl ulaşacağımızı,
davamıza nasıl sahip çıkacağımızı ve haklıyken nasıl haksız duruma
düşmeyeceğimizi hala bilmiyoruz.
Vazgeçmek,
yapacağın en son şey olsun ki, vazgeçtiğinde, "keşke" diyebileceğin
bir şey kalmasın… “Avrupa
Trafik Mağdurları Federasyonu” FEVR ‘in yaptırmış olduğu araştırmaya göre
ölümlü trafik çarpışması sonrasında yaşanılan ölüm acısı, 1/3 oranında insanın
çarpışmadan sonraki 3 yıl içerisinde intihar ettiğini, %62 oranında insanın da
depresyon altında olduğunu göstermektedir. Biz de bu mağdurlardan biriyiz. Ve
ne yazık ki ne ilk, ne de sonuncu olacağız.
Ateş düştüğü yeri yakıyor ama trafik
çarpışmalarının yol açtığı gerçek yangın çok daha fazlasını içeriyor. Özellikle
45 yaş altı ölümlerin birinci nedeni trafik çarpışmaları. Bu çarpışmalar
ülkemizde ve dünyada her gün, birçok ailenin hayatını karartmaya devam ediyor.
Çarpışma nedeni ile yaşanan acı
kayıplar, yaralanmalar ve sakat kalmalar, mağdurların ve mağdur yakınlarının
yaşam kalitesini düşürüyor. Çarpışma sonrası, özellikle yargı safhasında
verilen/alınan cezaların yetersizliği, mağdurların acıları ve kayıplarının
yanında haklı olduklarını ispatlama/kanıtlama çabaları, adalet ve sigorta
kurumları ile yaşanan iletişimsizlik, ortaya çıkan sorunların çözümsüz
kalmasına neden oluyor.
Trafik Mağdurlarının bir de duygusal
anlamda yaşadıkları vardır. Kayıplar, arkada kalmak ve sakatlık sonrasında
yaşama devam etmek. Bir gün önce sokakta yürürken tekerlekli sandalye ile
yaşama devam etmek ya da bir uzvunuzu kaybederek yaşama tutunmak hiç de kolay
değildir. Trafik çarpışmaları sonradan olan engellilik durumunda ilk sıralarda
yer alan
en önemli etkendir. Ve trafik
çarpışmaları bir halk sağlığı sorunudur…
Siz hiç yollarda en sevdiğinizi
kaybettiniz mi? Oğlunuzu, kızınızı, eşinizi ya da dostunuzu, bir anda “hoşçakal bile diyemeden” büyük bir
sorumsuzluk ve dikkatsizlik sonucu kaybettiniz mi? İnsan çok yakınını
kaybettiği zaman, bir anda ne kadar çaresiz olduğunu görüyor ve hiç bir şey
yapamıyor. Sadece boğazına bir düğüm takılıyor ve o düğümle yaşamaya alışıyor…
Travma kelime anlamı olarak, sarsan, zedeleyen ve zarar veren fiziksel,
kimyasal ve psikolojik etkiler olarak tanımlanıyor. Trafik çarpışmaları da sarsan, zedeleyen ve
zarar veren travmatik bir olaydır.
YARGILAMADA TRAFİK MAĞDURLARININ EN
BÜYÜK SORUNU! İNSAN ODAKLI YARGILAMANIN
YAPILMAMASI VE MADDİ SONUÇLAR ORTAYA ÇIKARILARILARAK DAVALARIN SONUÇLANDIRILMASIDIR
Ben
bir trafik mağduruyum, kardeşimi kaybettim, çok fazla keşkemiz kaldı bizim. Ama en büyük
keşkelerimiz yine yargı sürecinde oldu. Benim gibi pek çok trafik mağduru da
yargı sürecinde hep keşkelerle yaşadı.
Kapsamlı bir soruşturma yapılmadı.
Müşteki taraf olarak hiçbir zaman
mahkeme tarafından isteklerimiz dinlenmedi.
İsteklerimizin haklılığını hiçbir
şekilde mahkeme heyetine anlatamadık.
Bilirkişiler maddi hata üzerine
yoğunlaşarak değerlendirdiği dosyalarda yine maddi sonuçlar çıkarıp, insani
değerleri yok saydılar.
Bizim ve diğer mağdurların ne durumda
olduğumuzu hiç düşünmedi adalet, kader dedi… Adli tıp bunu doğrular şekilde
rapor gönderdi.
İşte bu nedenle bir sürü mağdur
hakkını savunamıyor. Çünkü hiçbir sonuç alamayacağı ön görüsü baştan
mağdurların karşısına çıkıyor…
Dava başladığı tarihte, inceleme tam
ve eksiksiz yapılmış olsaydı, benim davamda da “İhmal sonucu kastten adam
öldürme” iddianamesi, çarpıp-kaçma olayı da değerlendirilerek
sonuçlandırılsaydı, Dava sonucu ödül şeklinde bir ceza ile taksirle adam
öldürmeye dönüşmezdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder