Gazeteler, bayram sonrası yer verdiği haberlerde yine yazdılar, “Yollar Kana Bulandı”, “Acı Tablo”… Uzun bayram tatilinde meydana gelen trafik kazalarında, 131 kişi
hayatını kaybetti, 6 bin 738 kişi de
yaralandı . Bir de bu rakam sadece olay anında hayatını kaybedenleri kapsıyor,
hastanede ya da daha sonra hayatını kaybedenler bu rakama dahil değil.
“Verilere göre, bayram tatili süresince 3 bin 319 kaza
meydana geldi.Kurban Bayramı'nda 9 günlük tatili fırsat bilerek tatili başka
yerde geçirmek isteyen vatandaşlar yolları kana buladı. Yurtta meydana gelen
trafik kazalarında 131 kişi öldü, 6 bin 738 kişi de yaralandı. Tatilin ilk 9
gününde en fazla ölümlü kazalar, 37 kişinin yaşamını yitirdiği Kurban
Bayramı'nın ikinci günü oldu ve bu kazalarda bin 24 kişi de yaralandı. En az
ölümlü kaza ise arife gönü olan 14 Ekim pazartesi günü oldu.Kurban Bayramı
tatili süresinin aynı olduğu 9 gün içerisinde 2010, 2011 ve 2013 yılı trafik
kazaları karşılaştırıldığında; 2010 yılında 98 ölümlü kazada 122 kişi hayatını
kaybetmişken,2011 yılı Ramazan Bayramın da 109 ölümlü kazada 144 kişi hayatını
kaybetti. 2013 yılında ise 95 ölümlü kazada 131 kişi hayatını kaybettiği
belirlendi. www.haberler.com “
Trafik ve trafik çarpışmaları ülkemizin en önemli
sorunlarından biridir. Yıllardır sürüp gitmekte ve kanıksanmış bir sorun olarak
da büyümeye devam etmektedir. Trafik çarpışması ve sonrasında yaşananlar, her
gün ortaya çıkan çözümsüzlükler ise azalacağına , her geçen yıl daha da
artmaktadır. Biz trafik kazası demiyoruz çünkü “kaza” kelimesi baştan affetmeyi
öngörüyor. Oysa yaşananların hepsi dikkatsizlik ve sorumsuzluk nedeni ile
meydana geliyor. Bir anda gideceğiniz yere asla gidemiyorsunuz ya da bir
başkasının gitmesine engel oluyorsunuz. Biraz dikkat etsek, önce kendi
güvenliğimizi düşünsek, kendi sorumluluğumuzu anlasak, sadece kendimizi
düşünmesek, bizim başımıza gelmez demesek belki de yollarda bu kadar çok kayıp
vermeyiz.
Trafik mağdurları, trafik çarpışmaları sonucu oluşan çok
büyük bir topluluktur. Din, dil ve ırk ayırt etmeden, genç yaşlı dinlemeden,
ölen, yaralanan, sakat kalan ve geride kalanlar topluluğu. Dünyada, ülkemizin
her tarafında ve neredeyse artık her evde…
2011 yılı Emniyet genel Müdürlüğü resmi rakamlarına göre,
Toplam ölümlü çarpışma sayısı 277 bin 976 .
Bu çarpışmalarda yol kurbanı sayısı, 3 bin 268 kişi . Yaralanan kişi
sayısı ise 237 bin 701 .
·
Yalnız bu rakamlar sadece olay anında
hayatını kaybedenleri kapsıyor. Uzmanlar bu rakamın 3 ile çarpılması
gerektiğini söylüyor.
Trafik
çarpışmaları ve çarpışma sonucu yaşanan sorunları oluşturan etkenler ahtapot
gibi pek çok koldan oluşur. Bu sorunun ilgili kurumları da her bir aşamada
farklılık gösterir. Trafik mağdurları, çarpışma sonrası her kurum ile ayrı ayrı
uğraşmak ve hakkını aramak için çaba göstermek zorundadır.
Çarpışma
olduğu anda hemen acil yardım gerekmektedir. Bu anda Trafik Mağdurları Sağlık
Bakanlığı
ile karşılaşır. Ambulans ve acil yardım sonrasında hastane tedavisi gelir.
Ölümlü
ve yaralanmalı çarpışmalarda polis soruşturması yapılır ve polis çarpışma
dosyasını
hazırlar,
polis geldiği andan itibaren trafik mağdurları İçişleri Bakanlığı ile
muhattaptır.
Polis soruşturması bittikten sonra yargı süreci başlar
ve trafik mağdurları Adalet Bakanlığı ile karşı karşıya gelir. Bu arada sigorta
şirketleri devreye girer. Eğer çarpışmada yol kusuru varsa Ulaştırma Bakanlığı
ve Belediyeler de trafik mağdurlarının muhatabı olur. Trafik çarpışmalarında en
büyük sorun, çarpışma sonrasında yaşanan ve ödül gibi cezalarla sonuçlanan,
mağdurların mağduriyetini daha da artıran yargı sürecidir.
Genelde kadermiş anlayışı Yargı da hala devam etmekte,
giden gitmiş, kalanı kurtaralım düşüncesi, dava sürecinin her aşamasında
kendisini göstermektedir. Özellikle “çarpıp-kaçma” artık bir alışkanlık haline
gelmiş ve hakim takdirinde bir karar olduğu için de , basit bir trafik davası
olarak görülmeye devam etmektedir. Oysa AB ülkelerinde çarpıp kaçmak, “yaşam
hakkı ihlali” olarak yargılanmaktadır. “
Oysa çarpıp kaçmak bir kaza değil, bilinçli olarak bir insanın yaşam hakkını
ihalal etmektir. “
Çarpışma
sonrasında alınacak ve alınması gereken rehabilitasyon ve psikolojik destek
sürecinde
de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı devreye girer. Bir de çarpışma sonrası
sakatlıklar vardır.
Uzun,
yıpratıcı ve çözümsüz bir süreçtir trafik mağdurlarının yaşadığı . Haklarımızı,
bu haklara nasıl ulaşacağımızı, davamıza nasıl sahip çıkacağımızı ve haklıyken
nasıl haksız duruma düşmeyeceğimizi hala bilmiyoruz. Adalet ve adaletin
eksikliği trafik mağdurlarının en önemli sorunu.
İnsan
yaşamı, engelli bir koşu. Bu koşu içerisinde önümüze birçok engel çıkıyor.
Trafik çarpışmaları ise, bu engellerin
en büyüğü. Sorumsuzluk, dikkatsizlik ve duyarsızlık sonucu oluşan kazalar,
bazen yok ediyor, bazen de sakat
bırakıyor. Dünya genelindeki trafik kazalarında her yıl 1.2 milyonun üzerinde
insan ölmekte ve bu rakamın çok üstünde yaralanmalı kazalar meydana
gelmektedir. Yaralanmalı kazaların büyük bir bölümü de kalıcı sakatlıklara
neden olmaktadır. Ölen her insanın yanında en az bir kişi de hayat boyu sürecek
sakatlıklarla baş başa kalmaktadır. Ülkemizde resmi olmayan yıllık rakamlara
göre yollarda 8.000-10.000 kişi hayatını kaybetmektedir. Bu da bir terör.
TRAFİK TERÖRÜ....
Ateş
düştüğü yeri yakıyor ama trafik kazalarının yol açtığı gerçek yangın çok daha
fazlasını içeriyor. Özellikle 45 yaş altı ölümlerin birinci nedeni trafik
çarpışmaları. Bu çarpışmalar ülkemizde ve dünyada her gün, birçok ailenin
hayatını karartmaya devam ediyor. Çarpışma
nedeni ile yaşanan acı kayıplar, yaralanmalar ve sakat kalmalar,
mağdurların ve mağdur yakınlarının yaşam kalitesini düşürüyor. Çarpışma
sonrası, özellikle yargı safhasında verilen/alınan cezaların yetersizliği,
mağdurların acıları ve kayıplarının yanında haklı olduklarını
ispatlama/kanıtlama çabaları, adalet ve sigorta kurumları ile yaşanan iletişimsizlik,
ortaya çıkan sorunların çözümsüz kalmasına neden oluyor. “Avrupa Trafik Mağdurları Federasyonu” FEVR
‘in yaptırmış olduğu araştırmaya göre ölümlü trafik çarpışmaları sonrasında yaşanılan ölüm acısı, 1/3 oranında
insanın çarpışmadan sonraki 3 yıl içerisinde intihar ettiğini, %62 oranında
insanın da depresyon altında olduğunu göstermektedir. Biz de bu mağdurlardan
biriyiz. Ve ne yazık ki ne ilk, ne de
sonuncu olacağız.
9
Nisan 2006 günü Suat Ayöz’ü kaybettik, çarpan bırakıp kaçtı, 9 gün sonra geldi.
Kaza sonrası yaşadığımız ve hala yaşamaya devam ettiğimiz bir yargı süreci
geçirdik. Ne yapmamız gerektiğini ve
nasıl yapmamız gerektiğini, haklarımızı ve bu hakkımıza nasıl sahip
çıkacağımızı bize destek olan, acımızı paylaşan ve de kendi geçirdikleri kötü
süreci bize aktaran dostlarımız sayesinde geçirmeye çalıştık. Ve bu
deneyimlerimizi Suat’ın adına kurduğumuz dernekte sürdürmeye çalışıyoruz “Suat
Ayöz Trafik Mağdurları Derneği” . Yargı sürecinde başarılı olamadık, iç hukuk
hakkımız bitti ve AHİM sürecine başladık. Bu süreç de dosyanın iadesi ile
sonuçlandı ve şimdi yeni bir dava açacağız. Ama herşeye rağmen inanıyoruz,
sonunda başarılı olacağız.
Ve
şunu biliyoruz ki, çarpıp-kaçmak, hakim takdirinden çıkarılıp, Türk Ceza
Kanununda yer alacak bir yasa maddesi çıkana ve çarpıp-kaçmanın “bilinçli
olarak yaşam hakkını elinden almak” olarak yasada yer almana kadar çalışacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder