Bir bayramı daha geride bıraktık. Yollar yine bildiğimiz
gibi can aldı, manşetler yine” bilanço ağır oldu” diye çıktı. Aynı şeyleri tekrar
edip, farklı sonuçlar bekledik, denetimi sadece bayramlık yaptık, kurallara
uymadık, her zaman ki gibi “bana bir şey olmaz” dedik ve bir çeşit bilinç
körlüğü yaşadık. “9 günlük bayram tatilindeki trafik kazalarında 134 kişi öldü,
816 kişi yaralandı.” ” www.ntv.com.tr. Kayıp ve yaralı sayıları
sadece basına yansıyan çarpışma haberlerinden ve 27 Eylül 2015 saat 17.00e
kadar olan çarpışmalar. “
Son iki yılın bayramlarına baktığımızda
ise gördüğümüz tablo çok da farklı değil.
2014
Ramazan Bayramı 4 Gün toplam 92 kayıp, 657 yaralı. 29 Temmuz 2014 Milliyet
2015
Ramazan Bayramı 4 Gün toplam 64 kayıp, 312 yaralı. 18.7.2015 Milliyet
2014
Kurban Bayramı 4 Gün toplam 58 kayıp, 295 yaralı.8 Ekim 2014 ww.aljazeera.com.tr
2015
Kurban Bayramı 9 Gün toplam 134 kayıp, 816 yaralı. 27.9.2015 www.ntv.com
Bayramlık önlemlerimizi alıyoruz, denetimler artıyor,
uyarılar yapılıyor, trafik polisleri yollarda görev yapıyor ama biz sadece
bayramlarda değil, her gün yollarda
ölüyoruz. Resmi olmayan rakamlara göre hala yılda 8.000-10.000 insanımızı yollarda
kaybediyoruz. Yol kayıp ve yaralanmalarının neden olduğu bu büyük sorunu, her zaman
tozu halının altına süpürür gibi, süpürüyoruz ve öteliyoruz. Binlerce insanımızın yollarda yok oluşunu izliyoruz,
arkasından genellikle kader diyoruz ve ne yazık ki yapılan her çalışmayı,
tamamlanmadan bir proje dosyası olarak raflara kaldırıyoruz. Yıllar önce bir
trafik yasası hazırlandı ve 2008 yılından beri Meclis’te bekliyor. Torba yasadan
yasalar çıktı ama yönetmelikler ve uygulamalar çıkmadı. Günü kurtaracak çözümlerle
karayolu ölüm ve yaralanmalarını azaltmaya çalışıyoruz. 2009 yılında Moskova’da
10 yıllık Eylem Planını imzalamış bir ülke olarak sorumluluklarımızı yerine
getirmiyoruz. Denetimi sürekli yapmazsak, toplumun her kesiminde karayolu ölüm
ve yaralanmaları ile ilgili bir farkındalık oluşturmazsak ve, bu büyük sorunu bir
devlet politikası olarak çözümlemezsek her yıl aynı manşetleri atarız, her yıl binlerce
yeni trafik mağdurunu aramızda görürüz. Açılışlara, ,temel
atma törenlerine ayırdığımız zamanın ve bütçenin sadece dörtte birini karayolu ölüm ve yaralanmalarını azaltmak için
ayırabilseydik, bu kadar kabarık rakamlarla karşılaşır mıydık?
Bir de madalyonun diğer yüzü var, trafikte meydana gelen
ölüm ve yaralanmalar sadece bir rakam ya da istatistik değildir. Trafik
mağdurlarının hepsi gerçek insanlar ve yaşananlar gerçek aile trajedileri.
Trafik çarpışması sonucu bir yaşamın kaybının ardından, geride kalanların da
kayıpları çok fazladır. Ailesi,
arkadaşları, okulu, işi, sosyal çevresi ve ülkesi de onu kaybetmiş olur. Çarpışma
ardından gelen sorunlar, yaşanan sıkıntılar ve hak alma çabaları yıllarca
sürmekte, yaşanan kaybın yanında yeni mağduriyetler de ortaya çıkartmaktadır.
Biz trafik kazası demiyoruz çünkü
“kaza” kelimesi baştan affetmeyi öngörüyor. Oysa yaşananların hepsi
dikkatsizlik ve sorumsuzluk nedeniyle meydana geliyor yani “öngörülebilir”.
Güvenli yollar ve araçlar yapmazsanız yol güvenliğini sağlamazsınız; kırmızı
ışıkta geçerseniz, bir çarpışmaya neden olursunuz, hızınızı kontrol edemeyecek
şekilde artırırsanız, istenmeyecek sonuçları ortaya çıkarırsınız ve birine
çarpıp kaçarsanız “bir insanın yaşam hakkını elinden alırsınız”. O zaman neden
hala “kaza” diyoruz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder